Nesnelerin İnterneti (IoT)Nedir?


Her şey hızla değişirken makineler de artık aralarında haberleşebiliyor ve hemen her şeyi yapabiliyorlar. Nesnelerin interneti, – IoT (Internet of Things)- insan müdahalesi olmadan, kendi aralarında veri alışverişi yapabilen, bir protokol aracılığıyla internete bağlanabilen nesneler ağına verilen isimdir. IoT, kitlesel olarak günlük deneyimlerimizi her alanda pratik hale getirmeyi amaçlayarak, teknolojinin tüm potansiyelini yaratıcılığın sınırlarını zorlayarak kullanabilmemize izin veren bir çalışma prensibine sahip.
IoT, yeni bir teknoloji gibi görünse de temelleri tarihsel açıdan önemli kişilerin çalışmalarıyla şekillenmiş bir teknolojidir.
Günümüz teknolojisinin oluşturulmasında en büyük pay sahibi insanlardan biri olarak değerlendirilen, büyük dahi ve zamanın ötesinde bir mucit olan Sırp asıllı, Nikola Tesla, 1926 yılında John B. Kennedy ile Colliers Dergisi’nde yaptığı bir röportajda, elektriğin kablosuz bir şekilde dağıtılabileceği fikrini şöyle aktarmıştır
“Kablosuz iletişim mükemmel bir şekilde uygulandığında, tüm dünya devasa bir beyne dönüşecektir; bu aslında birbiriyle uyumlu bir bütünün parçalarından biri olacak. Mesafeden bağımsız olarak birbirimizle anında iletişim kurabileceğiz. Sadece bu değil, televizyon ve telefon aracılığıyla, binlerce millik mesafelere rağmen, birbirimizi yüz yüze gibi mükemmel bir şekilde görecek ve duyacağız; ve bunu yapabileceğimiz aletler mevcut telefonumuzla karşılaştırıldığında inanılmaz derecede basit olacak. Bir adam yelek cebinde bir tane taşıyabilecektir. Gücün kablosuz iletimi yaygınlaştığında, bu yöntemler elektrikli trenle karşılaştırıldığında buharlı lokomotif kadar kaba olacaktır.”
Sonrasında Tesla, 1890’da Colorado’da devasa bir bobin kullanarak bu fikrini bir test ile gerçekleştirmiş ve şehirde büyük bir elektrik kesintisine neden olmasına rağmen, 3 kilometre ötedeki bir ampulü kablo kullanmadan aydınlatarak bu hedefini gerçekleştirmişti.
Daha sonra nesnelerin interneti teknolojisi ilk olarak Kevin Ashton tarafından 1999 yılında, radyo frekansı kullanarak belirli bir mesafeden nesneleri numara aracılığı ile otomatik olarak tanıma teknolojisi -bugün bildiğimiz barkod okuma sistemi olan- RFID ile alakalı bir makalede bahsedilmiştir.
IoT’nin çevrim içi denenmiş ilk örneği ise, 1991 yılında Cambridge Üniversitesi’nde akademisyenlerin kahve makinesini görebilmek için kurduğu kameralı bir sistemdir. Dakikada üç kez kamera kahve makinesinin görüntüsünü ekrana veriyor, böylece kahvenin hazır olup olmadığı uzaktan kontrol edilebiliyordu.
Bugünlerde ise IoT, hayatımızı çeşitli yönlerden etkilemekte ve günden güne büyük bir hızla yayılmaktadır.
Araştırma verilerine göre, 2021 itibarıyla 27 milyar cihaz internete bağlıdır. Yani bu da kişi başına ortalama 3,5 adet cihaz anlamına geliyor. 2022 yılında öngörülen rakam ise 50 milyar civarında olacak.
Peki IoT cihazlar nerelerde karşımıza çıkar?
IoT cihazlar, ev aletlerinden, giyilebilir cihazlara, her aygıtın bu protokol sayesinde akıllı hale gelerek, her yerden ulaşılabilir ve kontrol edilebilir olmasını tanımlar. Küçük bir nesneden, uçak kadar büyük şeylere kadar her şeyi IoT’nin bir parçası haline getirmek mümkündür.
Örneğin artık herkesin kullandığı akıllı saatleri düşünelim. Bu saatler yalnızca kaç adım attığınızı, kimin aradığı bilgisini göstermiyor. Arka planda verilerinizi cep telefonunuz ile paylaştıktan sonra analiz edip size sağlığınızı iyileştirmeniz için kaç adım atmanız gerektiğini, ne kadar uyumanız gerektiğini önerebiliyor.
IoT teknolojisi sayesinde artık akıllı evler ile Jetgiller çizgi filmi gerçek oluyor. Nerede olursak olalım, telefon uygulamalarından kontrol edebildiğimiz kapı kilitleri, akıllı lambalar, akıllı kahve makineleri, akıllı termostatlar, akıllı temizlik robotları giderek hayatımıza yayılmaya devam ediyor. En önemlisi akıllı prizler ile “Ütüyü fişte mi unuttum?” kaygısı bile sona eriyor. Üstelik hiç birinin bu teknolojiyle üretilmiş olmaları gerekmiyor; açma kapama tuşuna sahip her cihazı uygun ürünlerle akıllı hale dönüştürülebilmek mümkün.
Sağlık sektöründe de öne çıkan IoT, insanların giyilebilir cihazlar yardımıyla sağlık durumlarının uzaktan izlenebildiği ve buna göre hastaneye gelmeden de sağlık durumunu kontrol etme ve gerektiği zamanda müdahale edilebileceği olanaklar sağlıyor. Bunun yanı sıra akıllı lensler, akıllı solunum cihazları, yutulabilir sensör teknolojisi de sağlık sektöründe çoktan yerini almış durumda. Bu cihazları kullanarak kalp atış hızı, kan basıncı, vücut ısısı, glukoz seviyesi ve diğer testler ölçümlenebiliyor, hastaların durumları uzaktan takip edilebiliyor.
Ayrıca tarım sektöründe de artan iklim değişikliği ve çevresel faktörlere rağmen daha fazla gıda talebi karşılanması gerektiği için IoT teknolojisi yine yardımımıza koşuyor. Geleneksel yöntemlere göre iş, zaman ve maliyet konusunda da tasarruf sağlanmasına yardımcı olan IoT teknolojisi ile tarım alanlarını sensörler aracılığıyla izleyip ışık, toprak nemi, sıcaklık, durumunu izlemek ve sulama sistemini otomatikleştirmek mümkün olabiliyor. Drone verilerinden bitki sağlığı, bitki sayımı, verim tahmini, bitki boyu ölçümü, haritalama, keşif raporları, drenaj haritalaması gibi konularda bilgi sahibi olunabiliyor.
Evlerimiz dönüşürken, yaşadığımız kentler de akıllı bir dünyaya evriliyor. Akıllı kentler öncelikle iklim krizinin üstesinden gelmek için önemli bir yol olarak görülüyor. Cihazları uzaktan izleme, yönetme ve büyük miktarda gerçek zamanlı veri akışlarından analizler ve eyleme dönüştürülebilen bilgiler oluşturma yeteneği sağlıyor.
Örneğin şehirlerde kullanılan akıllı aydınlatma çözümleri, enerji ve bakım maliyetlerinin azaltılması, artan kamu güvenliği, daha güvenli trafik ve ölçülebilir bir çevresel etki de sağlıyor.
Bunu verilere dayanarak örneklendirecek olursak, Danimarka – Kopenhag şehrinde kullanılan akıllı aydınlatma çözümleri, enerji maliyetlerini yaklaşık %60 oranında azalttığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda İngiltere – Bristol’da yerel yönetim, sokak ışıklarını yeni bir sistemle değiştirerek yılda 1 milyon sterlinin üzerinde maliyet tasarrufu sağlamıştır.
Büyük şehirlerde trafik akışını yönetmek en büyük zorluklardan biridir. Ancak yine akıllı kentlerin bir parçası olarak akıllı trafik lambaları da büyük verileri analiz etmeye yardımcı oluyor. Örneğin Los Angeles’ta, kaldırıma entegre sensörlerden oluşan geniş bir ağ kurulmuş ve bu sensörler ile, trafik akışını optimize etmek için trafik sinyallerinin zamanlamasını ayarlayan bir trafik yönetim platformuna gerçek zamanlı trafik güncellemeleri iletilmesi sağlanmıştır. Bunun yanı sıra akıllı kentler bünyesinde akıllı otoparklar, akıllı atık yönetimi, akıllı altyapı yönetimi gibi geleneksel yöntemlere göre daha çok tasarruf ve enerji sağlayan ve çağa ayak uydurmamıza da yardım eden bir çok sistemden de söz etmemiz mümkün.
Gördüğünüz gibi, gün geçtikçe çığ gibi büyüyen IoT teknolojisinin gelecekteki potansiyeli sınırsızdır. Artan ağ gücü, entegre yapay zeka uygulamaları (AI) ve her gün değişen – dönüşen teknoloji ile hayatımızı kolaylaştırmaya devam edeceği şüphesizdir.
Nikola Tesla’nın temellerini attığı çalışmalarla başlayıp bugünlere erişen IoT teknolojisi sayesinde kimbilir daha hayallerimize sığmayan nasıl gelişmelere tanık olacağız.


Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir